Otomotivden beyaz eşyaya, hava, kara ve deniz taşıtlarından inşaat sektörüne kadar birçok sektöre ürün sunan alüminyum sanayii, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyor.

Türkiye, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi hedeflerken; alüminyum sektörü de, söz konusu dönemde 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi planlıyor. Sektörün 2015 yılında 2,3 milyar dolarlık ihracat yaptığı dikkate alındığında, 2023 hedeflerine ulaşibilmek için sektörün önünde uzun ve zorlu bir yol olduğu görülüyor.
Otomotivden beyaz eşyaya, hava, kara ve deniz taşıtlarından inşaat sektörüne kadar çok geniş alanlarda kullanılan alüminyumun, gün geçtikçe kullanım alanı daha da yaygınlaşıyor. Sektör temsilcileri tarafından “geleceğin metali” şeklinde tanımlanan aluminyum; inşaat sektöründe yüzde 25, ulaşımda yüzde 24, ambalajda yüzde 15, elektrik ve eloktronikte yüzde 10, genel mühendislik alanında yüzde 9, mobilya ve ofis eşyalarında yüzde 6, demir çelik ve metalurji sanayiinde yüzde 3, kimya ve tarım ürünleri sanayiinde yüzde 1 ve diğer alanlarda ise yüzde 7 oranında kullanım alanına sahip. Alüminyum; ısı iletkenliği, korozyon direnci, geri dönüştürülebilirliği, çevreciliği, kolay şekillendirilebilirliği ve estetik özellikleriyle dünyada giderek önem kazanıyor. Özellikle, hafif ve mukâvemete dayanıklılığı sayesinde, otomotiv, havacılık ve savunma sanayiinin de önemli malzemeleri arasında yer alma yolunda hızla ilerliyor.

Sektörün tanıtımının yapılması isteniyor

Türkiye alüminyum sektörünün yurt dışında tanıtımının yapılmasının sektöre büyük katkı sunacağının altını çizen sektör temsilcileri, katma değeri yuksek olan; havacılık, uçak ve otomotiv sanayii gibi alanlara yönelinmesi gerektiğini aktarıyorlar.

Son dönemde Türkiye alüminyum sektörü mevcut kapasitesini artırmak ve rekabette güç kazanmak için katma değerli ürünlere ağırlık verirken, firmalar yaptıkları Ar-Ge çalışmalarıyla uçak, havacılık ve savunma sanayiine ürün üretir konuma geldiler. Devletin de sektörü desteklemesi gerektiğini dile getiren sektör temsilcileri, potansiyelin en üst seviyeye çıkarılması konusunda devlet desteklerinin hayati önem taşıdığını söylüyorlar.

Sektör 30 bin kişiye istihdam sağlıyor

Dünya alüminyum sektörüyle paralel bir gelişme gösteren Türkiye alüminyum sektörü, sahip olduğu 4 milyar dolarlık pazar büyüklüğüyle Türkiye ekonomisi için de kayda değer bir konumda bulunuyor. 75’i estrüzyon imalatı yapan yaklaşık bin 500 firmanın faaliyet gösterdiği Türkiye aluminyum sektöründe, 30 bin civarında kişi istihdam ediliyor. Ar-Ge çalışmaları ve teknoloji yenileme yatırımlarıyla büyümesini südüren sektör, ürettiği yüksek kalitedeki mâmul ve yarı mâmul ürünlerle Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine yönelik ihracatını artıyor.

180 ülkeye ihracat yapan Türkiye alüminyum sektörünün ihracatı 2015’te değer bakımından yüzde 6,5 oranında düşerken, miktar bakımından yüzde 3,1 arttı. 2015 yılında 675 bin tona karşılık 2,3 milyar dolar olan aluminyum mâmulleri ihracatı, 2016’nın ilk yarısında ise 337 bin tona karşılık 1,1 milyar dolar oldu.

2023 hedefi 8 milyar dolarlık ihracat

Sektörün başlıca ihracat pazarlarını Almanya, İtalya ve İngiltere gibi Avrupa Birliği ülkeleri ile Irak, Türkmenistan ve Mısır oluşturuyor. Hedef pazar olarak; ABD, Meksika, Kanada, Şili, Peru, Doğu Afrika ile Katar’ı belirleyen sektör, yüksek kaliteli üretimle 2023’te 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

Türkiye alüminyum sanayii, özellikle ekstrüzyon, yassı ve döküm ürünleri ihracatında güçlü bir konumda buluyor. Sektör, ekstrüzyon alanında dünya ticaretinde yüzde 4, alüminyum folyoda ise yüzde 2.5’lik pay ile yedinci sırada yer alıyor. 2015 yılında, 154,6 bin ton ekstrüzyon ürününü başta Almanya olmak üzere Irak ve Türkmenistan gibi ülkelere ihraç eden Türkiye, yassı mâmulde ise yüzde 2,2’lik pay ile dünyada 11’inci sırada bulunuyor.
Türkiye alüminyum sanayinin 2015 yılı itibarıyla birim ihracat değeri kilogram başına 3,47, birim ithalat değeri ise kilogram başına 2,24 dolar şeklinde gerçekleşti. Kilogram başına birim ihracat değerinin Türkiye ortalamasının üzerinde olması, henüz istenilen seviyede olunmasa bile sektörün katma değeri yüksek ürünler ihraç ettiğini gösteriyor.

İhracat ve ithalatta lider Çin

Gerek Turkiye’de, gerekse global ölçekte kullanım alanı giderek genişleyen aluminyumun global ölçekteki ithalat pazarı 163 milyar dolar, ihracat pazarı ise 162 milyar dolar. İhracat ve ithalatta Çin, Almanya ve ABD ilk sıralarda yer alırken; Türkiye 2015 yılında yaptığı 3,2 milyar dolarlık ithalatla küresel alüminyum ithalatından yüzde 2,01’lik pay aldı. Türkiye, 2,3 milyar dolarlık ihracatı ile de global alüminyum ihracatından yüzde 1,44’lük pay aldı. İthalatı ihracatından fazla olan Türkiye’de, alüminyum sektörünün temel ithalat kalemini ise hammadde oluşturuyor.

Boksit cevherinden alüminyum üretiminde büyük miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç duyulurken, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve EFTA ülkeleri gibi ucuz enerji kaynaklarına sahip ülkeler tarafından alüminyum daha uygun maliyetlerle üretilebiliyor. Ancak, enerjisinin büyük kısmını ithal eden Türkiye’de ise, boksitten alüminyum üretimi pahalıya mal oluyor. Bu yüzden yerli üretici, ihtiyacı olan hammaddeyi ithal yolla karşılama yoluna gidiyor. Bu da, Türkiye’nin yaptığı alüminyum ithalatında her yıl düzenli bir artış yaşamasına neden oluyor. Hammadde bakımından yüzde 85 oranında dışa bağımlı olan Türkiye, 2015 yılında 1,1 milyon tona karşılık 2,3 milyar dolar, 2016 yılının ilk yarısında ise 549 bin tona karşılık 953 milyon dolarlık hammadde ithalatı yaptı. 2015’te yapılan toplam 3,2 milyar dolarlık ithalatın 2,3 milyar dolarını, 2016 ilk yarısında ise 1,4 milyar dolarlık ithalatın 953 milyon dolarını hammadde oluşturdu.

Kibar: “En hızlı gelişen sektörlerden biri”

Alüminyum sanayiinin, son 10 yıl içinde ortalama yüzde 10 büyüme göstererek, Türkiye’nin en hızlı gelişen sektörlerinden biri olduğunun altını çizen Türkiye Alümimyum Sanayicileri Derneği (TALSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “Avrupa’da kişi başına tüketim 25 ilâ 30 kilogram arasında değişiyor. Ülkemizde ise bu değerin 10-15 kilogram arasında olması, sektörün büyüme potansiyelinin yüksekliğini ortaya koyuyor” diyor.
Teknoloji ve endüstrinin ilerlemesiyle birlikte; alüminyumun gelişimi, kullanımı ve tercih edilebilirliğinin de arttığını aktaran Kibar, alüminyumun diğer metallere göre avantajlı olmasını sağlayan birçok özelliği olduğunu kaydediyor. Kibar, şunları söylüyor: “Dayanıklı, kolay şekil verilebilen, hafif, elektrik ve ısı iletkenliği yüksek, oksijen bariyeri yüksek, yüzde 100 geri dönüştürülebilen ve çevreye duyarlı bir ürün olması sayesinde, günlük hayatın birçok alanında karşımıza çıkan ve kullanılan bir ürün. Alüminyumun bu özellikleri, kullanım alanlarının genişlemesinde ve tüketiminin artmasında büyük önem taşıyor.”

“Birçok sektör tarafından kullanılıyor”

Alüminyumun; inşaattan otomotive, dayanıklı tüketimden gıda ambalajına, havacılık ve uzay sanayiine kadar birçok sektör tarafından kullanıldığını söyleyen Kibar, “Havacılık, savunma ve denizcilik sanayii gibi stratejik ürün gruplarının yer aldığı sektörlerde yüksek miktarlarda ithalat yapılıyor. Katma değeri yüksek yatırımların önünün açılmasıyla birlikte, ithal edilen ürünlerin bir kısmının Türkiye’de üretilmesi mümkün olacak. Bu da, ülke ekonomisini ve dış ticaret dengesini pozitif yönde etkileyecek” diye konuşuyor.

Ekstrüzyon sektöründe dünya ticaretinin yüzde 4’ünü gerçekleştiren Türkiye’nin, söz konusu alanda dünyada yedinci sırada yer aldığına dikkat çeken Ali Kibar, 2015 yılında 154 bin 693 ton ekstrüzyon ürününün, başta Almanya olmak üzere Irak ve Türkmenistan gibi ülkelere ihraç edildiğini hatırlatıyor. Kibar, şöyle devam ediyor: “Yassı mâmulde Türkiye, ticaretin yüzde 2,2’si ile dünyada 11’inci sırada, alüminyum folyo ihracatında da yüzde 2,5’lik pay ile yedinci sırada yer alıyor. Türkiye alüminyum sanayiinin dünyada söz sahibi ülkeler arasına girebilmesinin ve ihracat potansiyelinin artmasının yolu; katma değeri daha yüksek olan ürünlere odaklanılmasından, kapasite kullanım oranlarının yükselmesinden ve alüminyum geri dönüşümünün ön plana çıkarılmasından geçiyor.”

“Farkındalık yaratmaya çalışıyoruz”

Alüminyum sanayiinin, Türkiye’de diğer sektörlerle karşılaştırıldığında en hızlı büyüyen alanlardan biri olduğunu vurgulayan Kibar, “Miktarsal artışın yanı sıra, katma değeri daha yüksek ürünlerin ihracatının gerçekleştirilmesi çok önemli. Bu nedenle, Ar-Ge faaliyetlerinin artırılmasının, teknoloji geliştirmenin ve markalaşmanın önemli olduğunu her platformda farkındalık yaratmak adına duyurma çabasındayız. Alüminyum sektörü, ara mâmul ihracatında oldukça iyi bir konumda. Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık verilmesi durumunda, alüminyumdan imal edilmiş son mâmullerin ihracatına da kayda değer oranda katkı sağlayacak” diyor.

“İhracatta önemli aşamalar kaydedildi”

Alüminyum sektörünün, yaklaşık 4 milyar dolarlık iş hacmiyle Türkiye sanayisinin en önemli sektörlerinden biri olduğunu kaydeden Kibar, şöyle konuşuyor: “Son yıllarda özellikle hadde ve ekstrüzyon odaklı yatırımlar sayesinde, global pazarlarda rekabet edilebilir ölçekte kapasitelere ulaşıldı ve ihracatta da önemli aşamalar kaydedildi. Şu anda enerji maliyetlerinin düşük olduğu Rusya ve Ortadoğu ülkeleri hammadde üretiminde, Çin, AB ve ABD ise alüminyum mâmul imalatında öne çıkıyor. Türkiye, hem ekstrüzyon, hem de yassı haddelenmiş alüminyum sektörleri konusunda Avrupa’da ve dünyada önemli bir yere sahip. Türkiye alüminyum sektörünün bir marka haline gelmesi, global alüminyum pazarında daha da saygın bir yer edinebilmesi ve söz sahibi olabilmesi için ‘Made in Turkey’ olgusunun uluslararası pazarlarda kalite algısı yaratması önemli. Bu sayede, Türkiye’nin alüminyum alanında doğu ile batının arasında stratejik bir bağlantı noktası haline gelebilmesi mümkun olacak. Bu doğrultuda, yeni yatırımların destek görmesi ve teşvik edilmesi konusundaki girişimlerimiz devam ediyor.”

“Geri dönüşüm faaliyetleri desteklenmeli”

Alüminyum geri dönüşüm faaliyetlerinin Türkiye ekonomisi ve global ekonomilerin sürdürülebilir kılınması için önem teşkil ettiğini belirnten Ali Kibar, “Alüminyum, doğası gereği yüzde 100 geri dönüştürülebilir bir metal olması nedeniyle de, geri dönüşüm faaliyetlerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması sektörün gelişimi için büyük önem taşıyor. TALSAD olarak, alüminyum sanayisinin tüm alanlarında destekleyici ve geliştirici çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Misyonumuza uygun olarak, öncelikle Türkiye aluminyum üreticilerinin sesini ve sorunlarını yurt içinde ve dışında ilgili mercilere ileterek, üye firmalarımızın güç birliğiyle bir sinerji oluşturuyoruz. 1971 yılında kurulan derneğimizin 67 üyesi bulunuyor ve bugün Türkiye alüminyum sektörünün yüzde 80’ini temsil ediyoruz” diye konuşuyor.

“Hammaddede dışa bağımlılık önemli bir sorun”

Hammaddede yurt dışına bağımlılığın sektörü olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Kibar, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “İthalata bağımlılık oranımızı rakamsal olarak; birincil alüminyumda yüzde 95, ikincil alüminyumda ise yüzde 85 olarak ifade etmemiz mümkün. Hammadde üretim miktarlarının sınırlı olması, üretim tesislerinin yeterli seviyede ve kapasitede yapılandırılmamış olması sebebiyle yüksek miktarlarda ithalat yapılıyor. Bu nedenle, ülkemizde birincil alüminyum üretiminin artırılması ve pazara sunulması geriyor. Yine bu konuyla bağlantılı olarak, 2015 yılından itibaren alaşımsız hammaddeye yüzde 3, alaşımlı hammaddeye yüzde 6’lık bir gümrük vergisi yükü getirildi. Bu vergilendirme tüm Gümrük Birliği ülkelerinde olmasına rağmen, Avrupa Birliği ülkelerine nazaran birincil alüminyum üretiminin çok az miktarda olması, Türkiye’nin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü zayıflatıyor. Yerli üreticilerimizi dezavantajlı konuma getiren bu durum, sektörümüzün büyümesine ve gelişimine önemli bir engel teşkil ediyor.”

Mertöz: “30 binden fazla kişi istihdam ediliyor”

Türkiye alüminyum sanayiinin, dünya alüminyum sektörüne paralel bir hızla geliştiğini söyleyen İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz, “Gösterdiği gelişimle sektör, ülkemiz ekonomisi için de önemli bir konuma geldi. Sektörde yer alan bin 500’den fazla firma, 30 binin üzerinde kişiyi istihdam ediyor. Sürekli gelişen ve büyüyen sektör, mâmul ve yarı mâmul ürünlerle Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine yönelik ihracatını her geçen gün artırıyor. İhracat potansiyelimizin artmasının en önemli nedeni, ürünlerimizin uluslararası platformda rakip ürünlerle yarışabilecek kalitede ve dış pazar ihtiyacına cevap verebilecek nitelikte olması” diyor.

20 yıl önce Avrupa’ya alüminyum profil ihraç etme düşüncesinde olan sektörün, günümüzde sadece Almanya’ya 140 milyon dolarlık alüminyum profil ihraç ettiğini vurgulayan Mertöz, Türkiye alüminyum sektörünün toplam 180 ülkeye ihracat yaptığını bildiriyor.

“En çok alüminyum çubuk ve profil ihraç edildi”

Türkiye alüminyum sektörünün 2015 yılında 675 bin ton ve 2,3 milyar dolar, 2016 yılının ilk altı ayında ise 337 bin ton ve 1,1 milyar dolarlık ihracat gercekleştirdiğini hatırlatan Mertöz, sözlerine şöyle devam ediyor: “2015 yılında 1,4 milyon ton ve 3,2 milyar dolar, 2016 yılının ilk altı ayında ise 722 bin ton ve 1,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi. Ürün gruplarına bakıldığında ise, en çok ihraç edilen ürün grubunu 154 bin 549 ton ve 607 bin 950 dolarlık ihracatla alüminyum çubuk ve profil oluşturdu. 2015 yılı itibarıyla sektörün birim ihraç değeri kilogram başına 3,47 dolar, birim ithalat değeri ise 2,24 dolar oldu. Kilogram başı ihracat değerlerinin artırılması için; Türkiye markasının iyi kullanılarak yurt dışında etkili tanıtım faaliyetlerinin yürütülmesi, gidilmesi planlanan pazarların ve ilgili pazardaki rakiplerin incelenerek heyetler duzenlenmesi ve yeni pazar kazanımlarının gerçekleştirilmesi büyük önem taşıyor. Yurt dışı faaliyetlerde devlet desteklerinin alüminyum sektörünün ürettiği ürünler dikkate alınarak hayata geçirilmesi ve özel sektörün yapılacak projelere yüksek katılım sağlaması alüminyum sanayiinin gelişimine büyük katkı sağlayacaktır.”

“Sektör yurt dışında tanıtılmalı”

Kalite ve katma değeri yüksek ürünler üretilmesi hususunda önemli potansiyele sahip olan sektörün tanıtımının yapılması ve Türkiye markası algısının yurt dışında yaratılmasının sektöre büyük katkı sağlayacağını söyleyen Rıdvan Mertöz, “Alüminyum sanayiinin; katma değeri yüksek olan havacılık, uçak ve otomotiv sanayii gibi alanlara yönelmesi ve devletin de bu noktada sektörü desteklemesi büyük önem taşıyor. Sektör potansiyelinin maksimum düzeye çıkarılmasında devlet destekleri hayati önem taşıyor. Son dönemde sektör, mevcut kapasitesini artırmak ve küresel pazardaki rekabette guç kazanmak icin katma değerli ürünler üretmeye ağırlık verdi. Ar-Ge departmanlarının desteğiyle Türkiye aluminyum sektörü; uçak, havacılık ve savunma sanayiine ürün üretir konuma geldi” diyor.

“Sektör yüzde 85 oranında dışa bağımlı”

Türkiye alüminyum sektörünün en büyük sıkıntılarının başında yurt içindeki hammadde yetersizliğinin geldiğini bildiren Mertöz, sektörün yüzde 85 oranında dışa bağımlı olduğunu dile getiriyor. 2015 yılında 1,1 milyon ton, 2016’nın ilk altı ayında ise 549 bin tonluk hammadde ithalatı gerçekleştirildiğini açıklayan Mertöz, “Bilindiği üzere, boksit cevherinden alüminyum üretiminde büyük miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, EFTA ülkeleri gibi ucuz enerji kaynaklarına sahip ülkeler tarafından alüminyum daha uygun maliyetlerle üretilebiliyor. Günümüz teknolojisiyle Türkiye’nin alüminyum hammadde ihtiyacını kendi karşılaması adına yapılacak yatırımlar yeterince fizibil değil. Bu kapsamda, İDDMİB tarafından yaptırılan fizibilite çalışmaları da mevcut. Diğer taraftan, hammadde tedarikini güvence altına almak adına çeşitli adımlar gerek Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), gerekse birliğimizin inisiyatifiyle atılıyor” diyerek sözlerini noktalıyor.

Kaynak: http://www.makinamagazin.com.tr